Suphi SAATÇİ
Irak’ta Etnik ve Mezhep Ayırımı Devam Ettikçe Ülkede Huzur ve Güven Sağlanamaz
20-10-2011 13:04
İşgalin başladığı 2003
yılından itibaren Irak’ta demokrasi rejimi 8 yılını doldurmuş bulunuyor.
Saddam’ın devrilmesinden sonra ülkedeki durum her geçen gün biraz daha
düzeleceği yerde, ne yazık giderek daha da kötüleşiyor. Irak’ta yapılan son
parlamento seçimlerinden sonra ise, Irak’taki siyasî aktörlerin demokrasi
kültüründen ve siyaset biliminden ne kadar uzak oldukları ortaya çıkmıştır.
Seçimden sonra yeni bir
hükümetin kurulması için herkesin çaba harcaması beklenirken, iktidarı elinden
bırakmayan Malikî, kendini haklı göstermek için demokrasi dışı taktiklere
başvurmuştur. Hükümeti kurma görevinin en çok milletvekili çıkaran siyasî
oluşuma verilmesi gerekirken, buna hiç uyulmamış ve bu hususta siyasî aktörler
de maalesef kural dışı yollara tevessül ederek, halkın henüz tam alışmadığı
demokratik rejime karşı güvenlerini sarsmışlardır.
Hükümeti kurma çabaları
uğruna bir yıla yakın bir zaman dilimi kaybedilmiştir. Irak’ta yeni kabinenin
oluşmasından sonra ise, halkın beklentileri ve ülkenin içinde bulunduğu
sorunların çözümü için bir karışlık bir yol aşılamamıştır. Kurulan hükümetin
içinde görev alan bakanlıklar ve bunlara bağlı kurumların her biri, bir
diğerine çelme takmaya başlamış, bakanlar kendilerini mensup oldukları parti ve
taifenin işlerini yapmakla mükellef birer memur addetmiştir. Hükümetin kendi
programı ve hedefi doğrultusuna dikkat eden badire sahibi bir lider çıkmamış,
koalisyon içinde yer alan siyasî oluşumların başını çekenler, kendi ekiplerini
koalisyon kurullarına uymak alanında terbiye edememişlerdir. Bu yüzden
hükümetin alacağı hiçbir icraat hedefine ulaşmamış, bu yüzden halkın
beklentileri karşılanmamıştır.
Kısacası Irak’ta siyaset
kilitlenmiş ve siyasîler kendi yarattıkları fasit dairenin içinden
çıkamamışlardır. Oluşan fasit daireyi sürpriz olarak gören birçok insan, içine
düştükleri gafletin derinliğini anlamakta da aciz kalmışlardır. Aslında gelinen
bu nokta, sergilenen yanlış zihniyetin ve seçilen yanlış siyasî yol haritasının
doğal ve kaçınılmaz bir sonucudur. Kısacası bunun böyle olacağı başından beri
belliydi.
Neden mi? İşte cevapları: Bir
siyasî, bir bakan, bir genel müdür Sünnî Arap ise, kendisini sadece Sünnî
Araplara hizmet eden, görev ve sorumluluğunu sadece mensup olduğu taifenin
istekleri doğrultusunda tercihe devam eden bir kişi olarak görürse, sonuç da
ülke içinde varlık gösteren diğer taifelerinin tepkisini çekecektir. Bunun gibi
bir Şii Arap da kendisini sadece Şii Araplara hizmet etmekle yükümlü sayan bir
zihniyet sergilerse, sonuçta Şii Araplar dışındaki diğer bütün taifenin tepkisi
ile karşı karşıya kalacaktır.
Bu durum Kürt siyasetçileri
için de söz konusudur. Kürt bakan, vali veya genel müdür olsun, kendisine
verilen görevi fark gözetmeksizin, hizmetini ve yatırımlarını bütün Irak
halkına eşit biçimde yapmaz ise, sonuç farklı olmaz. Ulaştırma bakanı Kürt ise
sadece Kürtlerin yerleşim bölgelerinde yol yapar, ülkenin Kürt olmayan
bölgelerini ihmal ederse, bölünme, tepki, şikâyet ve huzursuzluk devam eder.
Neticede topluluklar arasında kin ve husumet giderek artar. Böyle bir ülkede de
huzur, güven ve istikrarın sağlanması da düşünülemez.
Bunun gibi bir Türkmen bakan
veya müdür de görevini ifa ederken, vatandaşlar arasında etnik, mezhep, renk,
ırk, taife, zümre ve cemaat ayırımı yapmamalıdır. Yaptığı takdirde ülkede
yaşayan insanlar arasında husumet, fitne ve ayrımcılık yapmış olur. Aynı husus,
Kildo-Asurî, Yezidi ve diğer topluluklar için de geçerlidir. Yani hiçbir
siyasetçi ve devlet memuru vatandaşlar arasında ayırım yapamaz ve yapmamalıdır.
Yaptığı zaman ne olur? İşte bunun en mükemmel örneği Irak’ta şu anda hiçbir iş
yapamayan ve görevde oturmaya devam eden yönetim.
Irak’taki etnik ve mezhep
ayrımcılığı o kadar ileri dereceye varmıştır ki, ülkenin ulusal eğitim
kurumları olan ilkokul, ortaokul ve liselerde okutulan ders kitaplarına kısaca
göz atmak, çok çarpıcı fikirler verebilir. Mesela devletin hazırladığı tarih
kitapları Irak’ın bütün okullarında okutulmalıdır. Şiiler ayrı, Sünniler ayrı
kitap hazırlansın istiyorlar. Bu kitaplar Kürt ve Türkmen bölgelerinde de
okunmalıdır. Hatta aynı kitap Kürtçe ve Türk(men)çe okutulabilir. Ancak kuzey
bölgesinde Kürtçe okutulan ders kitaplarında neler yazıldığına bakıldığı zaman,
facianın boyutlarını anlamak mümkün olabilir. Bu durum aslında komşu ülkelerin
de ilgisi dâhilinde olmalı ve bu hususlar gündeme getirilip tartışma konusu
edilmelidir. Çünkü kuzey bölgesindeki okullarda okutulan tarih kitaplarında,
yörenin ve çevredeki ülkelerin tarihi hakkında yazılanlar, sadece gerçekleri
çarpıtmakla kalmıyor, orada yetiştirilen çocukların ileride komşu ülkelere
karşı besleyecekleri kin ve nefretin şiddeti ve boyutları hakkında da fikir
edinilmelidir.
Aslında eğitimin amacı
insanlık adına gerçeği bulmaktır. Bu gerçekleri insanlar arasında paylaşmaktır.
Dünyada mevcut olan evrensel hukuka saygılı bütün devletler, komşu devlet ve
milletler hakkında, yeni yetişen kuşaklar arasında kin ve husumet doğuracak
metinleri tarih kitaplarında yer veremezler. Bu bakımdan Irak’ta hazırlanacak
ders kitapları konusunda bile hükümetin Eğitim (veya Terbiye ve Talim)
Bakanlığı 8 yıldan beri her hangi bir uzlaşma veya ortak yol sağlayamamıştır.
Çünkü bu hususta var olan Irak Anayasası uygar, çağdaş ve evrensel demokratik
prensipler ile bağdaşmamaktadır.
Irak’ta siyaseti kilitleyen
en büyük etken, siyasî ideolojileri etnik ve mezhep temeli üzerine oturtmak
anlayışıdır. Oysa çağdaş demokrasilerde siyasal partiler ve örgütler, ideolojik
söylemlere göre kurulur. Nitekim dünyanın bütün medenî ülkelerinde partiler
demokrasi, eşitlik, ileri, terakki, millet, halk, adalet, birlik, kardeşlik,
liberal, sosyalist ve hatta komünist söylemler dahi, demokrasilerde var
olabilmiştir. Ancak çağdaş düzenlerde yeri olmayan Arap, Sünni, Şii, Kürt,
Türkmen, Süryanî, Yezidi ve Feylî gibi etnik ve mezhep esasına dayalı partiler,
ülkeyi kamplara ayırmaktan ve vatandaşlar arasında fesat ve düşmanlık
tohumlarını ekmekten başka işe yaramaz.
Irak’ın bugün içine düştüğü
durumun başlıca sebebi anayasanın ta kendisidir. Bu anayasa ile etnik
milliyetçiliği ve mezhepçiliği körükleyen bir barut fıçısıdır. Bunun patlaması
da en başta, bunu körükleyenlere zarar verir. Irak anayasası mutlaka köklü bir
reformdan geçmelidir. Çünkü Irak halkına dayatılan anayasa, ülkede uzlaşma ve
güven ortamını sağlayan yaptırımlara sahip değildir. Tersine anayasa halkı
etnik, mezhep ve taifelere ayırarak parçalama esası üzerine oluşturulmuştur.
Yani bugünkü çıkmazın başlıca sebebi Anayasanın ta kendisidir. Bu hususu
müteaddit kez bu sütunlarda bıkmadan yorulmadan dile getiren biri olarak
tekrarlıyoruz: Irak su almaya ve batmaya doğru giden kılavuzsuz ve kaptansız
bir gemiye benzemektedir.
Bu hususta Irak’ın komşu
ülkelerine de görev düşmektedir. Türkiye, İran, Suudi Arabistan gibi ülkeler,
Irak’taki siyaset liderlerine bu hususta telkinde bulunmalı ve onlara doğru
yolu göstermelidirler. Dikkat edilirse Irak deneyimi, komşu ülkeler için de çok
kötü bir örnek olmuştur. Bugün herkes Mısır’a, Libya’ya veya Suriye’ye
demokrasiye geçmesi telkininde bulunuyor. Ama hiçbir kimse bunun nasıl bir
geçiş olacağını bilmiyor. Açıkçası insan Mısır, Libya veya Suriye Irak gibi mi
olmalıdır, diye sormaktan da kendini alamıyor. Bu yüzden hiçbir ülkenin Irak’a
benzemesini kimse istemiyor. Çünkü Irak çok kötü bir dönemeçte seyrediyor. Ama
hiçbir kimse de Irak’taki sorunun ne olduğunu telaffuz etmiyor.
Irak’ta siyasî örgütler
ellerinde silahlı güç varsa, fikirlerini kabul ettirmeğe çalışıyorlar. Ancak bu
siyasî örgütler adil olmadıkları için de huzur ve güveni sağlayamıyorlar. Hiç
biri Saddam kadar güçlü olmayan bu siyasî örgütlere Saddam’ın akıbetini
hatırlatmak da, akıllanmaları için yeterli olmuyor. Ünlü bir düşünüre
sormuşlar: Hak ve adalet mi, yoksa kuvvet mi önemli? Cevap net ve açık:
Adaletin ve hakkaniyetin olduğu yerde kuvvete gerek yoktur. Âkil insanlar için
adil, doğru ve mantıklı olan yol, insanlar için her zaman en hayırlı
olanıdır.
Irak’ta çok büyük zulümler
yaşandı. Çok insan öldü. Savaşın yol açtığı kayıplar, telafisi kolayca mümkün
olmayan boyutta. Birleşmiş Milletlerin raporu çok ürkütücüdür. Irak’ta ölen
insan sayısı 2 milyonu aşmıştır. Geride 1 milyon dul kadın ve 3 milyon yetim ve
sahipsiz çocuk var. Bunlar başıboş bırakıldıkça, ileride büyük sorunlar
yaratabilirler. Buna rağmen hayat devam ediyor. Gidenler gitmiştir. Onları geri
getiremeyiz. Ancak çocuklarımızın geleceğini kurtarmalıyız.
Irak’ta etnik ve mezhep
ayırımı devam ettikçe ülkede huzur ve güven sağlanamaz. Irak’ta gerçek
demokrasinin yolu açılmak isteniyorsa, acilen Irak anayasası tadil edilmelidir.
Kaynak: Kardaşlık dergisi sayı 51
Yazarın Diğer Yazıları
- Irak ve Suriyede İstikrar Sağlanmadıkça...
- Fuzulinin Mezar Anıtı
- Türkmen Dramı Nereye Kadar
- Kardaşlık 18 Yaşında
- Bu Coğrafya Emlakçıdan Alınmamıştır
- İsmi Lazım Değil Acar Okanın Hatıraları Hakkında
- Gel çek bu ayrılığı Gör nece ürek dağlar
- Türkmenler İçin Güvenli Bölge Oluşturulmalı idi…
- Erbil Hakkında Değerli Bir Kitap
- Tuzhurmatu’ya Kıyan Eller Kırılsın
- Fuzuli Üniversitesi Hakkında…
- Türkiye ve Türkmenler
- Davutoğlu’ndan Fuzûlî İçin Bir Mezar İstiyoruz
- Irak’ta Etnik ve Mezhep Ayırımı Devam Ettikçe Ülkede Huzur ve Güven Sağlanamaz
- Türkmenler Erdoğan’a Neden Kırgın…
- Külah Kapma Yarışı Hızlanırken
Yorumlar
Faaliyetler

İstanbul'daki Türkmen Kadınları Anneler Gününü Kutladı
Mayıs ayının ikinci haftasında kutlanan anneler günü münasebetiyle Irak Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği Genel merkezinde bir araya gelen Türkmen kadınları birbirleriyle görüşme ve sohbet etme fırsatı buldu.

Türkmen Derneklerinin Türkmen Davasındaki Rolü ve Güncel Sorunları
ORSAM’ın Türkmen Aydınları Toplantıları dizisinin beşincisi 14 Kasım 2009’da gerçekleştirildi. “Türkiye’deki Türkmen Derneklerinin Türkmen Davasındaki Rolü ve Güncel Sorunları” konulu toplantıya Türkiye’nin farklı illerinden çok sayıda Türkmen aydını ile

Kahvaltı Toplantıları sürüyor
Irak Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği Genel Merkezi'nde yapılan ve geleneksel hale gelen

Irak Türkmen Liderleri Ortak Çalışma Kararı aldı
Bilkent Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı ve tanınmış Türkmen şahsiyeti Prof. Dr. İhsan Doğramacı'nın davetine icabet eden Irak Türkmenlerinin Irak Parlamentosundaki Milletvekilleri, Siyasî Parti Başkanları ve Türkmen fikir ve kanaat önderleri genişle
Yorum Yap